"Denedim.. Deniyorum.. Ama olmuyor!" diyenlere gelsin bu yazım..
Uzun zaman oldu kalemi elime almayalı. Bu aralar kaderin sunduklarını yaşayıp tüketmekle meşguldüm bir parça. Fazla gözlem az iletişim dönemindeydim yani. Gözlemlediklerimin içinde bazıları geçmişimden sahnelere yakın, bazıları sıfırdan fark ettiğim olgular / kişiler / olaylardı.
Ki ben bunlara benim kitabımda "bir gün bana lazım olacaklar" diye adlandırıyorum.
Gözlem yapmak iki türde gelişir bana göre : 1) Bilinçli 2) Bilinçsiz
Kimi zaman şimdi ben biraz insan izleyeceğim dersin, alırsın çantayı, müziği, kalem kağıdı ve kitabı, karışırsın İNSAN ALEMİ' nin içine.. Bu bilinçli olandır. Mutlak bir hikaye görürsün, yakalarsın.
Kah bu, birbirine sarılmış bir çift olur ; İstanbul'un tam göbeğinde insan kalabalığına aldırmaksızın kendi dünyalarında kaybolmuş.. Kah bu, bir dilim ekmek için çekçek arabası ile oradan oraya sıcağın altında koşturan 15 yaşındaki bir genç delikanlı olur, birbirine sarılmış kalmış çiftin yanından geçip giderken. Kah elinde bastonu metrobüs denen o kalabalık illetin içerisinden inmeye çalışan bir teyze olur, biri gelse de yardım etse diye içinden geçiren. Yada minibüsten inince karşıdan karşıya nasıl geçeceğini bilemeyip, etrafa bir Allah'ın kulu yok mu bakışlarıyla acınası bir halde olduğunu yineleyen. Kimi zamanda dolmuştan indikten sonra elindeki pet şişesini çamlıca ormanlığında ağaçların dibine fırlatan o gencin "geri beyninin" kıvrımlarında şaşkınca kalakalan ben.. Ensesine iki tokat çarpıp onu o ağacın altına fırlatmak isteyen ben!
Bu hikayeler her gün bilinçli olarak şahit olduklarımız. Birde bilmeden beyine kazıdıklarımız var.
Bizi yaralamış olanlar.. Kırmış olanlar.. Beklentilerimiz var, durdurak bilmeyen sürekli konuşan. Kavgalarımız var içimizde neyin doğru neyin yanlış olduğunu adeta bir açık oturumda tartışırmışcasına savunmaya kalkan. Ne diye çalışıyoruz, didiniyoruz ki diye sorgulayan beynimiz, hayatın anlamını ufak tefek şeylere takan kalbimiz. Bir yerlerde saklı kalmış keşkelerimiz. Anlarımız var bol bol, bir türlü şöyle albüm hazırlayıpta bakamadığımız. Korkularımız var nicedir içimizde bizi kemiren, yüzleşmekten korktuğumuz. Kah bazılarını dillendirdiklerimiz, kah dillendirmekten bile korktuklarımız. Sözlerimiz var kendimize, zamanı bir gelsin kesin yapacağım dediklerimiz. Kah tuttuklarımız, kah tutmadıklarımız ama yerlerine bolca bahaneler bulduklarımız. Sebeplerimiz var, her nedenin karşısına bir şah kıvamında koltuğuna konumlandırdığımız.
Ama asıl önemli olan, tüm bu GÖZLEMLERİMİZİN bir gün bizim işimize her şekilde yarayacağını biliyor olmak. Tüm bunları "görebilir", gördüklerimizi değerlendirebilir, değerlendirdiklerimizi de kendi dosyalarımıza yerleştirebildiğimiz de "deniyorum, olmuyor!" diye tabir ettiğimiz her şey bir gün "denedim, oldu!" olacak.
Hiçbir şey ÇOK UZAK değil! Erişilebilir mesafede olabilir ancak..
sevgiler
ö.N