Bulunduğu yerden diğer insanları izlemeyi, onlara kendince hikayeler yazmayı, zaman zamanda kıyaslamalar yaparak o mutlu ve huzurlu havasını dağıtmayı severdi. Çeşit çeşit insan vardı tanıdığı ve tanımak üzere olduğu. Sürekli yeni hikayeler, yeni yalanlar ve yeni çeşit çeşit dalavereler.
Fakat bütün bunların dışında şu son zamanlarda arkadaşları ile birlikte sohbet ettiğinde farkettiği bir şey vardı. Hiçbir şeye para yetişmiyordu...
Hayatın kendisi sırf paradan ibaretmiş sonucunun yarattığı ağırlık altında, hergün cebindeki paranın nasıl farkına varmadan eridiğinin hesabını yapmaktan yoruluyorlardı üç kafadar. Bir araya geldiklerinde kahvelerini yudumlarken nasıl bir iş yapsakta para kazansak fikirleri havada uçuşuyordu. Sürekli bir girişimcilik ruhu, sürekli proje alternatifleri.. ama yine dönüp dolaşıp paraya dayanan engeller ve akabinde düşen motivasyon, muhabbetin bir yerde bitmesine neden oluyordu.
İçlerinden biri fazlaca gözlemciydi. Etrafında gerçekleşen birçok şeyin çelişkisini yaşamadan edemiyordu. Misal insanların "para yok" sızlanmalarına karşın alışveriş yapabilmelerini, oraya buraya organize edilen seyehatleri ve tatilleri, konfor alanına malzeme yaratan her tür faktörün tedarik edilmesini algılamakta bir sıkıntısı bulunuyordu. Bir strateji uygulaması olabilirdi. Para yok derlerse yaşamlarındaki insanların bir takım beklentilerine karşı bir kalkan oluşturmmuş olabilirdi mesela. Yada para yok denirse kendilerinin fazla para harcamasını engelleyebilirlerdi psikolojik anlamda. Veya gerçekten para yoktu gelecek için yatırım yaptığı noktada.,Özellikle aile geçindirmek durumunda isen; gerçekten para yoktur. Yani vardırda, gelen paranın yerleri olduğundan para geldiği gibi gider. (Tanıdık gelenleriniz vardır değil mi?)
Ama bizler öyle değiliz işte millet olarak. Parası olan bir yana, olmayanda en az parası olan kadar vardır bu hayatta. Kredi kartımız limite dayanmıştır ama mutlak alınması gereken birşey varsa alınır.
Nefs işte.. Bir o adam edilebilineydi!?
Günümüz dünyası kapitalizmin sapı olmuş, adeta bir balta gibi insanları kesiyor tek tek. Ve öyle bir hale getiriyorki, mutsuzluk içinde çaresiz kalan bir topluluk oluveriyor.
Bazılarımız içinse para bir güvence.. Zira paranız olduğunda başınıza ne gelirse gelsin (%80) çözebilirsiniz her daim. Ancak ayağınızı yorganınıza göre uzatmak olgusu ise günümüzde az biraz mümkün görünmüyor. Başedilemeyen "ihtiyaçlar" , ülkenin bir şekilde düzelmeyen ekonomisi ve düzeni ayakları yorgan dışında bırakıyor sürekli. Bitmek bilmeyen borç batağı içinde "geçim" sağlayan insanlar, konfor alanları içinde kalmak isteyenler ve hatta biraz dışına çıkmak isteyen insanlar, şu hayattan tek zevk aldığı şeyin alışveriş olması bahanesini öne sürerek cebindeki parayı bugünde harcayan insanlar, ya kredi kartı borçlarıyla yada eksi hesaplarla yaşayanlardır. Ve inanın neden yaşadığımızın cevabını bulamadığımız şu hayatta , yaşam için tüm cambazlıkları deniyoruz, deniyorlar. İlginç bir tezat değil mi?
Yine kahve içtiği masaya döndü, durumu ti'ye almaktan başka çaresi olmadığını bir kez daha anlamış gibi kahvesinden yudumladı, telefonundan trendyol aplikasyonundan en beğendiği ayakkabıyı arkadaşlarına göstermek için açtı..
Eee.. nede olsa battı balık yan giderdi :)
sevgiler
ö.N
ps: bu yazılanlar beni'de ti'ye alıyor, arkadaşlarım alınmasın :) seviyorum sizi..
Yine kahve içtiği masaya döndü, durumu ti'ye almaktan başka çaresi olmadığını bir kez daha anlamış gibi kahvesinden yudumladı, telefonundan trendyol aplikasyonundan en beğendiği ayakkabıyı arkadaşlarına göstermek için açtı..
Eee.. nede olsa battı balık yan giderdi :)
sevgiler
ö.N
ps: bu yazılanlar beni'de ti'ye alıyor, arkadaşlarım alınmasın :) seviyorum sizi..