Moğolista'nın Altay Dağları'nda yer alan Kazakistan'ın köylerinden birinde yaşayan 16 yaşındaki Berik, babası ile birlikte kayalarda yaşayan kaya kartalını avlanmaya gidecektir artık. Kendi kartalını bulması, onunla avlanmayı öğrenmesi gerektiği bir yaştadır. Kazaklar yaşamak, hayatta kalmak için yüzyıllardan beri bu yırtıcı kuştan yardım almaktadırlar. Dağların doruklarındaki kayalarda yaşayan bu kartallar, cinsinin en nadir olanlarındandır. Onların önce yuvalarını bulmak, bir zaman gözlemleyebilmek, hangi yavruyu kaçırması gerektiğinin sezisine & bilgisine sahip olması gerekmektedir. Berik, kayalıklarda bulunan yuvanın birinden artık yuvadan ayrılmaya hazır yetişkinlikte olan bir kartal yavrusunu kaçırmayı başarır. Bir kartalın insanoğluna yardım edecek şekilde avlanmayı becermesi-eğitimi tam 5 ay sürecektir. Sabırla olan sınavıda bulunmaktadır Berik'in. Sonunda 5 ay biter. Kartal 5 ay sonra kazak tilkisini yakalamayı becerecek midir acaba ?
Sonuçta kartalın içinde birde avlanma içgüdüsünün olup olmadığı ortaya çıkması gerekmektedir.
Afrika'da Etiyopya'nın Simyen dağları eteklerinde bulunan bir köydür Geytapit köyü. Ülkedeki savaş nedeniyle sıro dağlara sığınan insanlar bulunmaktadır. Ve dağ şartlarına ayak uydurmayı öğrenmişlerdir zaman içinde. Geytapit köyünde yaşayan 12 yaşındaki Dreje'de, bir ağabeyi ve iki kız kardeşi ile birlikte o ailelerden biridir. Dağ yamaçlarında bulunan bir avuç toprakta yetiştirmektedirler mahsüllerini. Ancak bir engel bulunmaktadır : Jeleyada maymunları..
Köyleri Afrika'nın ulusal parkı sınırında olmasından dolayı maymunlara fiili zarar veremeyeceklerdir. 7 yıldan başlayan ağır hapis cezaları konmuştur ülke tarafından. Bu maymun topluluğu Dreje'nin ailesinin yamaçlardaki ekin tarlasına akın edip mahsül çalmakta ustadır. O ve kardeşleri sarp kayalarda onları kovalamakla yükümlüdür. Sarp kayalarda koşmak bir çocuk için ne kadar güvenli olabilir ki ?
Endonezya'da yanardağlarının bol olduğu Banjuwangi bölgesinde bulunan Ijen Kraterinde bir göl bulunmaktadır. Bu göl çevresinde yaşayan insanlar geçinmek için resmen kendilerine ölüme atmaya razı olmuşlardır. Artoma ve Süleyman ailelerini geçindirebilmek için endüstri maden firmaları için 2,5 milyon ton asit dolu gölün kenarlarından sülfür madeni çıkartmaktadırlar. Göl, kraterin 200 m aşağısında olduğundan Artoma ve Süleyman göle inip kendi ağırlıklarının yaklaşık 1,5 kat ağırlığındaki 90 ton sülfür madenini taşımak durumundalar. Ciğerlerine çektikleri asitli hava, zamanla ömürlerini kısaltabilecek kadar zehirli. Ama yaşamak ve hayatta kalmak için çalışmak zorundalar..
Bu 3 hikayedeki insanların yaşamları gerçektir. Kesinlikle hayal ürünü falan değildir..
Bu hikayeler bana bizim ne kadar kolay bir hayat geçirdiğimizin ispatıdır aslında. Hayatta kalmak için verilen uğraş, bizim gün içerisinde ofladığımız saçmasapan konulardan bin kat daha ağır, daha tehlikeli. Mesuliyet, çocuk yaşlarda başlıyor hayata dair.
Salt bir amaç uğruna herşey : hayatta kalabilmek.
Peki bizlere bakalım. Biz ne durumdayız.
Üç kuruş kazandığımızı düşünüp o şekil yorumladığımız iş hayatlarımızda kendi sorumluluğumuz dışında esneklik payımız sıfır noktasına gelmiş.
Günde 4 defa çay dağıtımı yapan bir çaycı, bardakları bulaşık makinesinde yıkıyor olmasına rağmen 2 tabak fazlası için "aslında özellerden ben sorumlu değilim" diyebiliyor. Sanırsınki Pentagon'da çay servisi yapan biri. Ve güvenlik nedeniyle özel bulaşıkları yıkayamaz..
Yapılacak işlem şu : 2 tabak alınır ve makinaya konur !! Bu kadar mı zordur?!?!
Bir diğer örnek ; 4 katlı bir binada, apartman temizleyicisi hastalanır. Ve geçici olarak herkes kendi kapısını temizlemek durumunda kalır. İnce hesaplarda gezinen katlardan şöyle bir yorum gelir :
" E ben onun kapısına kadar olan merdiveni niye siliyorum canım!?!?"
Altı üstü bir kova, en fazla 10 dk vaktini alır. Velevki sildin, ne olur??? Elinemi yapışır?!?!? Sanırsın ki adam NASA binasının katını temizliyor!
"10 g kir çözücü, 10 dk zaman dilimi = harcağın enerji"
Birde bunların yanında mevcut işi içindeki yoğunluğun bin kat fazlası iş yapıyormuş gibi görünüp, sanki dünya geleceği için yeni bir buluş çabası içerisindeymiş gibi imaj sergileyen, ve bunun üstüne birde bulunduğu durumu sürekli şikayet eden tipler vardır ya hani!
Yazık bize..
Acıyorum halimize..
Dünya üzerinde yukarıdaki örneklerde o kada çok varki, biz aslında onların yanında sıradan kalmaktayız. Asıl hayat mücadelesi veren, ve istese bu konuda şikayet edecek kadar fazla konusu - işi olan insanlar onlar.
Onlar o ZOR HAYAT'ın içinde mutlu olabilmesini becerebilmiş çok marifetli insanlar.
Peki biz ?
Zor hayat diye tabir ettiğimiz dünyanın içinde mutsuz kalakalmışız ve daha fazla mutsuz olmaya gidiyoruz.
..Zor, hemde çok zor!
sevgiler
ö.N