Cuma, Haziran 15

Biliyorum karışık biraz

Bazı zamanlar  vardır ;  dile getirmek istediğiniz ve bunu çekinmeden yapabildiğiniz.. Rahatça çıkar cümleler ağzınızdan, hiçbirini biryerlerde mahkum tutmanıza gerek kalmaz.  Özgürdürler.. Arkasında durduğunuzu sanıp, kendi özgüvenleriyle  manalarının hakkını verircesine , gururlu gururlu akıverirler karşı tarafa. O ana kadar, yani karşı tarafın algısına varana dek, kimi zaman pis pis sırıtırlar  arkalarına dönüp dönüp bakarak.  "Bak şimdi napıyorum ben ona, gör" dercesine..
Aslında siz söylerken pek bilemezsiniz ağzınızdan çıkanların kafasında  neler olduğunu. Çünkü onlar bir an iradeyi ele alabilirler ve herşeyi değiştirebilirler saniyeler içinde. Kelimelerin ve sözcüklerin yakalamak istediği tılsımlar, söyleyen kişiden bağımsızca oluşabilirler.  Ve bu durum kah işe yarar kah yaramaz..

Bazı zamanlar vardır ; dile getirmek istediğiniz ve bunu yapmamak için kaçım kaçım kaçtığınız.. Hiç rahat durmazlar beyninizde, kalbinizde. Mahkum edilmek zorunda kalan kelimeler ve cümleler size zulüm olmaya başlarlar içerlerde. Sürekli ağlaşan, dışarı çıkmak istediğini feryat eden birer topluluk oluvermişlerdir o şeyler. Kendi içlerinde örgütlenmişler, sabırsızlıklarını dile getirmeye başlamışlardır artık. Sürekli kendi aralarında fısır fısır konuşup, onları serbest bırakmadığınız için sizi sürekli yargılamaktadırlar. "Biz sana yardım etmek istiyoruz, ama sen buna izin vermiyorsun!" dermişcesine suçlayarak kendinizi kötü hissetmenizi sağlamaktadırlar. Ve nitekim hissedersiniz, rahat olamazsınız. Şişkin şişkin dolaşmak diye kullanılan tabir aslında bunu ifade etmek için kullanılmıştır.

Bazı zamanlar vardır ; dile getirmek ile getirmemek arasında gidip gidip geldiğiniz.. Bir an gelir, "tamam buraya kadar ! söyleyeceğim!" deyip hızlı adımlarla ilerleyip, sonrasında oraya vardığınızda hiç anlam veremediğiniz bir şekilde, iradenizin dışında birşeyler sizi yönetiyormuşcasına kaskatı kesilir, ağzınızı açamaz, 2 kelimeyi biraraya getiremezsiniz. Dolanır kelimeler cümleler dilinize, birer pranga misali. İşkence anı başlamıştır o dakika ve bitmek bilmeyen dakikalar.  Bir an dile getirmek istemediğinizi farkeder, farkettikleriniz kucağınızda geldiğiniz yoldan geri gittiğinizi farkedersiniz.
"Şimdi değil!..En azında daha henüz değil" mevzuları ile muhattap olunmaya başlandığı o dakikalarla başbaşa kalmışsınızdır artık.

Düşünüyorum bazen, soruyorum kendime ; tüm bu olup biteni bu kadar detaylı bilseydi karşı taraf, ne tür bir tercih yapardı acaba diye. Belki..belkide söyleyeceğiniz şeyin kaderini karşı tarafa yüklemek işe yarayabilir. Tercihi doğrultusunda hareket etmek hem sizin işinize hemde onun işine gelebilir.
Belki de gelmez. Ama en azından "senin tercihindi" deme şansımız olur.

Hem.. ona ait olan bir şeyin hükmünü vermek neden bize düşsünki değil mi ??..

bir düşünün..

sevgiler