Otobüs şoförü ısrarla adamcağıza bağıra bağıra akbil alıp öyle otobüse binmesini söylüyordu. Öğlen sıcağı, saat :12 civarı, yer: kadıköy - merkez duraklar.
Arabada bekleyen diğer yolcular sabırsızlanmaya başlamış, etraftan of - puf sesleri bilinçli yükselmeye başlamıştı. Yan tarafta oturan bir kadın ve 4-5 yaşlarında dünya tatlısı bir kız çocuğu, yerin dibine girmişcesine adam ile şoförün ağız düellosunu izliyorlardı. Kafasını sağa sola oynatmak şöyle dursun, gözlerini birilerinin "aşalayıcı" bakışlarına denk gelirim korkusu ile kıpırdatmayan kadın, donuk ve tepkisiz bir şekilde öylece oturuyordu.
Ufak kız, olanları o ufacık beyni ile anlamaya çalışıyordu besbelli. Arada annesinin o donuk halini çözmeye çalışırcasına ona bakışlar atıyordu. Fakat anne o denli kendi gururuyla meşguldiki, kızının bakışlarının farkında bile değildi.
Saniseler içinde otobüste tansiyon yükselmişti. Artık yolcularda mırıldanmaya başlamış, "allah allah!" - "aman be kardeşim amma uzattın!" - gibi ifadelerle yüklü cümleler kurmaya başlamıştı. Şoför hala "insan gibi" anlatma yolunu seçmemiş, nağralar atarak "akbilini doldur gel!" diye bağırmayı uygun görüyordu.
Adamcağız kem küm akbilinin geçersiz olduğunu söylemeye çalışıyor, cebinden bir 5 tl çıkartarak parayı kabul etmesini istiyordu ısrarla.
Bütün bunları izleyen ve bir türlü yerinden kımıldayamayan o ben gitmiş, her zamanki gibi, dayanamayan o BEN bir an içinde geri gelivermişti otobüse.
Adamın evine ekmek götürmek için kullanacağı o son 5 tl'sini kullanmasına izin verememiştim. Belki de öyle değildir ben yanılıyorumdur, kimbilir. Ama farketmezdi çünkü olayın boyutlarını ben SON 5 tl'si boyutlarında yaşıyordum.
Yerimden kalktım. Aklımda o ufak kızın anlamlı yüzü ve kadının donuk bakışları ile diaoloğun geçtiği olay yerine doğru ilerledim. Bir an için ikiside durdu. Akbilimi çıkardım 2 defa bastım. Şoföre döndüm ve sakince ; "haklı iken haksız konuma düşüyorsunuz şoför bey. Biraz daha sakin bir şekilde anlatmaya çalışsaydınız, bu adam on kere akbil bulmuş ve biz yolu yarılamıştık. Size gelince (adamcağız) artık memleketimizde para ile işleyen otobüs mantığı kalmamıştır. Biraz halk olarak duyarlı olmakta fayda var. Sisteme uyum göstermeniz şart.." dediğimi hatırlıyorum o sinirle.
O ana kadar otobüste yer alan 15 kişiden hiçbiri yerinden kalkmamıştı.. Tepki göstermemişti.. İnanamadım!
Gerçekten inanamayan bakışlarla yerime geçerken, adacağız elindeki o son 5 tl'yi bana uzatarak teşekkürünü sunmaya çalışıyordu. Geri çevirdim, tam o ufak kızın yanındaydık ; "şu şeker kıza benim için birşeyler alırsın" dedim ve o ufak kız ile gözgöze geldik.
Güneş gözlüklerimin altında nemli gözlerle ona , "ben sana teşekkür ederim şeker" dedim içimden. Beni uyandırmıştı çünkü. Hayatın biz insanları ne denli değiştirdiğini, daha nasılda değiştirebileceğini göstermişti bana yeniden..
Hayatın getirdiklerinden ziyade getirdikleri ile beraber üzerimizde yarattığı değişim, kimimizde faydalı bir aksiyon olarak kalırken, kimimizde ise faydadan çok zarar etki eden bir aksiyon olarak değişim gösteriyor..
Sen'i sen yapan hayat, bazen Sen'i SEN yapmaktanda çıkarabiliyor.
Belki de HAYAT sadece kendi hayatını sık sık değiştirmeyi yeğlediği için bizlerin hayatı değişiyor. Ne dersiniz ?